Midraş , Yahudi din alimlerinin oluşturduğu bir kitaptır. Tevrat'ın ahlaki, tasavvufi, e fıkhi açılardan Yahudi din alimlerince tefsiri olup muhammetten 600 yıl önce milattan önce 100 yıllarında yazılmıştır. Kurandaki bir çok hikayenin kaynağı bu kitaptır.
Muhammed'in bu kitaptan kopya çektiği yada bu kitaptan kopya çeken birilerinin görüşlerini ayet olarak kurana aldığı kesindir. Çünkü Tevrat'ın tefsiri olan bu kitaptaki bazı doğruluklar aynen kuranda olduğu gibi Tevrat'ı yorumlamaya çalışan Yahudi din alimi ve tarihçilerinin midraş da yaptıkları hatalar aynen Kuran'da da vardır. Öğretmenler nasıl hataları aynı olan sınav kağıtlarında kopya çekildiğini anlıyorsa bizde hem Kuran hem de Midraş'da yazan aynı yanlışlar sonucunda Kuran'ı yazanın midraş'dan kopya çektiğini anlıyoruz.
Örneğin İbrahim peygamber'in nemrut ile olan mücadelesi ve ateşe atılması hikayesi ilk kez midraş da geçer ve bu bilgi hem tarihsel olarak hemde dilbilimi olarak hatalıdır.Çünkü tevrat'ı tefsir etmeye çalışan alimlerden cunatan Tarihsel bilgi olarak babilon'u bilmediğinden Babilion'da ki bir kentin adı olan UR sözcüğünü hatalı bir şekilde arami dilindeki OR ( ateş) anlamında almış ve Tevrat'ın Tekvin kitabının 11. babının 28. fırkasını Midraş'da tefsir ederken " Nemrud putlara tapmadığı için İbrahim'iateş ocağına attığında ateş ibrahime zarar vermedi" ve devamında "İbrahim dinini yaymaya başladı" şeklinde hatalı olarak çevirmiştir. Tevratta ilgili yerde nemrut'un adı da geçmez. Doğru tefsir şu " Putlara tapmadığı için UR kentine sürüldüğünde UR kenti ibrahime zarar vermedi ve İbrahim dinini yaymaya başladı" şeklinde olacaktı. Çoğu Yahudi alim hatanın farkına varsa da midraş Süryanice de dahil olmak üzere bir çok dile çevrilmişti ve tüm Yahudi topluluklarında ( dolayısı ile medine'de ki Yahudilerde de)Tevrat'ın yorumu mahiyetinde bir kitap olarak okunuyordu.
Midraş da dilbilimi olarak yapılan bu hata sonradan tarihsel olarak da yanlışlandı. Çünkü İbrahim peygamber gerçekten yaşamış olsa bile Nemrut , ibrahim'den yüzlerce yıl önce ( 600 -800 yıl önce ) hüküm sürmüştür. Dolayısı ile İbrahim peygamber ateşe atılmadığı gibi Onu UR kentine süren hükümdar da NEMRUT olamazdı.
Yahudiler midraş'daki tefsir için hatalı çeviri deyip işin içinden çıkıyorlar ama Kuran ayetlerinde yazdığı için bu durumdan yırtmak islamcılar için zordur.
Bu durum karşısında İslamcılar tipik aymazlıklarını yaparlar.Genelde cevapları şudur. " Kuran'da Nemrut'un adı geçmez . Öyleyse Kuran tarih hatasına düşmüş olmak ile suçlanamaz." ( Mesela bknz. İsmail Fenni Ertuğrul. 20. yy dak, önemli alimlerden biri idi. Yaşamı 1855-1946)
Doğrudur , Kuranda Nemrut'un adı geçmez ama midraş'da yazan hatalı çeviri hikayesi aynen Kuran'da da vardır.Bu nasıl açıklanacak.
İslam alimlerinin buna verdiği cevap şu.
" İbrahim'in bu kıssası Tevrat'ta yok diye Kuran ayetlerinde yer alan bu olayın aslının olmadığı iddia edilemez"
Cevaplar zorlamalı ve doyurucu değil.
Bakara 258. de İbrahim ile bir hükümdar'ın tartıştığı anlatılıyor. Enbiya suresi 66-70 ayetlerinde. İbrahim'in yakılmak istendiği ama allah'ın ateş'e seslenerek "ey ateş, ibrahime karşı serin ve zararsız ol " dediği yazmaktadır. Yani Midraş' daki çeviri hatalı öykü aynen kuranda vardır. Peki İslamcılar ibrahim'in tartıştığı Hükümdar için ne diyorlar. Kuran'da yazmasa bile sayısız hadisde bu hükümdar için tek isim veriliyor. NEMRUT. Bu nedenle İslamcılar bu hükümdarın nemrut olduğuna inanmışlardır yüzyıllardır. Hala da inanan çoktur. Çünkü bilim müminleri bağlamaz. Biz ne kadarda bu Hikaye midraş adlı bir kitaptaki basit çeviri hatasıdır, zaten tarihsel veriler açıkça bu kişinin nemrut olamayacağını ortaya koyuyor desekde aklında bilime yer olmayan müminlere bu sözler sinek vızıltısı olarak gelmektedir.
Midraş okuyup etkilenen ve güzel Arapça şiir okuyan Muhammed öncesi şairler vardı. Ve bunlardan bazılarının şiirleri günümüze kadar gelmiştir.Zübeyr İbn Ebi Sülma adlı muhammedden çok önce yaşamış bir şairin şiirini, Eski diyanet işleri başkanı Prof.Dr. Süleyman ateş'in çevirisi ile okuyalım ( şiirin bulunduğu kitap el muallaka-tu's Seb'a. Beyrut basımı sayfa 81)
Göğüslerinizde ( kalplerinizde) olanı Allah'tan gizlemeye çalışmayın
Ne kadar gizlense de o bilir.
Yaptığınız şeyin cezası ertelenir
Bir kitaba konulur , sonra intikamı alınır
Ne dersiniz , Tanıdık geldi mi ?
11 yorum:
laf midraşik (yani rabbinik, ya da eski ahit'in din adamlarınca tefsiri ya da mealen çevirileri)
metinlerden açılınca, elimdeki jonathan ben uzziel'in targum'undan bazı derlemeleri paylaşmak istedim. jonathan targum'u ibranice eski ahit'in aramice'ye mealen çevrilmişidir. meal bire bir çeviriden ziyade (-ki bu çok zor, kimi zaman da imkansızdır) kısa tefsir demektir ve genellikle çevirenin anlayışını aktarır.
özellikle vurgulanması gereken bir nokta şudur: midraşik metinler oral gelenektir (destanlar gibi). yazıya aktarılmaları m 2. yy'da başlamıştır. yani, "o zamanda bu metinlerin hicaz bölgesinde bulunduğuna dair kayıt var mı?" gibi bir itiraz geçersizdir.
targum çevirileri http://www.targum.info/pj/psjon.htm adresinden yapılmıştır.
targum:
ve rab dedi, gündüz ve geceyi ayırmak için göğün enginliğinde ışıklar var olsun; ve onlar işaretler ve bayram [festival] vakitleri için olsun, ve onlarla günlerin hesabı yapılıp sayılsın, ve ayların ve yılların başlangıçları, ayların ve yılların geçişi, güneşin dönüşleri ve (gökteki) ayın doğumu ve evreleri kutsansın.
(kudüs targum'u daha kısa: va onlar işaretler için, ve mevsimler için, ve ayların ve yılların başlangıcını kutsamak için olsunlar)
kuran:
2:189 Sana hilâllerden soruyorlar. De ki: Onlar insanlar için de, hac için de vakit ölçüleridir.
10:5 O Allah'dır ki, senelerin sayısını ve hesabını bilesiniz diye güneşi bir ışık, ayı da bir nur
yaptı.
marlon'un notu: gerek targum gerekse kuran güneşin ve ayın ne işe yaradığı konusunda insanların
bilmediği bir şeyden söz etmiyor. ancak kuran'ın yaklaşımı üzerinde ayrıca durulmalı. anlaşılan
soran şöyle sordu: "allah'ın elçisi, bu hilaller nasıl oluşuyor, sonra büyüyüp bedir oluyor, sonra küçülüp tekrar hilal oluyor?" yukarıdaki cevabı alan biri ne düşünmüştür? ben şöyle düşünürdüm: "allah'ın adamı, onu biz de biliyoruz. sana 'ay nasıl böyle halden hale geçiyor?' diye sordum." siz
ne düşünürdünüz?
targum:
ve rab iki büyük ışıklı yarattı. onlar ihtişam ve parlaklık bakımından ... eşittiler. sonra ay, güneş hakkında sahte rapor söyledi ve o küçültüldü, ve güneş gündüze hükmetmek için daha büyük ışık olarak, ay da geceye ve yıldızlara hükmetmek için düşük rütbeli [inferior] ışık olarak tayin edildiler.
kuran:
17:12 Biz geceyi ve gündüzü varlığımıza delalet eden birer delil [ayet, alamet] kıldık. Sonra
Rabbinizden bir lütuf aramanız, yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için gecenin ayetini
[alametini] silip eşyayı aydınlatan gündüzün aydınlığını getirdik.
marlon'un notu: targum bariz saçmalıyor. kuran, ana fikre sadık kalmakla birlikte ifadeyi daha makul bir düzeye çekmiş. ayrıca yukarıdaki iki madde targum'da ardışık. kuran'ın bu ayetinde "yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için" kısmının bulunuş sebebi bu olsa gerek.
targum:
haydi kendi suretimizde insan yapalım; ve o denizin balıklarına, ve havadaki kuşlara, ve davarlara,
ve bütün dünyaya, ve yerde sürünen her sürüngene hükmetsin.
kuran:
2:30 ve hani rabbin dediydi, yeryüzünde bir halife yaratacağım.
marlon'un notu: "kendi suretimizde" kısmı kuran'a alınmamış ama bu ifade hadis olarak şuyu bulmuş ve
tasavvufçular tarafından benimsenmiş. iki metin karşılaştırılınca, tartışmalara konu olan "halife" kelimesinden ne kastedildiği anlaşılıyor.
targum:
ve onları [yarattığı yer ve gök hayvanlarını] adam'ın önüne getirdi, onları hangi adla çağıracağını görmek için. ve adam canlı hayvanı nasıl çağırdıysa onun adı adı o oldu. ve adam bütün davarlara, göklerin bütün kuşlarına ve arazinin bütün yaban hayvanlarına ad koydu.
kuran:
2:31 ve adam'a isimleri tamamen öğretti.
marlon'un notu: anlatılan olayın bazı felsefik sonuçları olmakla birlikte burası felsefe grubu
olMAdığından onlara girmeyeceğim. sadece targum'da adam'ın yaptığı şeyi kuran'da ona tanrı öğretiyor. bence, bu olayın kuran'daki devamına baklırsa, targum versiyonu daha mantıklı. kuran'a
göre tanrı adam'ın adları saymasını meleklere adamın üstünlüğüne bir delil olarak sunuyor. bizzat kendisi öğrettiyse bu bilginin bir özelliği yok ki! melekler adam'ın boş olmadığına ancak ve ancak adam'ın eşya ve olayları bilimsel bir tecessüsle araştırıp onların içyüzlerini keşfetmesi ve bulgularına ad vermesi halinde ikna olabilirler. her şeyi tanrı öğrettiyse bu bilginin adam'la ya da onun üstünlüğüyle bir ilgisi yok.
...
bunlardan daha çok var, ama bu kadar uzun yazıyı ben bile okumam.
targum [kudüs]:
...tekrar yaratılmış olduğun toprağa dönünceye kadar: çünkü sen topraksın ve toprağa döneceksin; sonra, büyük hesap gününde, yaptığın her şeyden muhakeme edilmek için (tekrar) yükselişin (çıkışın) topraktan olacaktır
kuran:
20:55 sizi ondan yarattık, ve ona döndüreceğiz, ve ondan sizi bir kere daha çıkaracağız.
marlon:
kuran targum'dan alıntılarken iki değişiklik yapıyor. (1) kuran'da sadece nereye döndüğü belli olmayan zamirler bulunuyor. önceden sözü edilmeyen bir şeye sadece zamirle işaret etmenin tek açıklaması olabilir: dinleyici konuşanın neden söz ettiğini biliyordur. bu da dinleyicinin sözel gelenek olan targum kıssalarından konuşan kadar haberdar olduğunu gösterir. (2) targum bu sözleri adam yasak agaçtan yediğinde tanrı'nın onu azarlaması bağlamında kaydediyor, kuran musa'nın firavun'la konuşmasının arasına istidradi (yani, bağlamdan bağımsız ara cümle) olarak sıkıştırıyor.
targum çevirisindeki "in the day of the great judgment" ibaresindeki "great judgment" büyük muhakeme, "mahkeme-i kübra" olarak anlaşılabilir. erbabı anladı onu.
targum:
[yılana hitaben] ve seninle kadın arasına düşmanlık koyacağım, ve senin oğlunun tohumuyla kadının oğullarının tohumu arasına; ve vaki olacak ki, kadının oğulları yasanın emirlerine uyduklarında senin kafanı ezmek için hazır olacaklar; fakat onlar yasanın emirlerini terk ettiklerinde sen onları topuklarından yaralamak için hazır olacaksın.
...
[kudüs targum'u] [adam'a hitaben] tekrar yaratılmış olduğun toprağa dönünceye kadar ellerinin emeğiyle yemek yiyeceksin [devamı önceki mesajda].
kuran:
2:36 bunun üzerine şeytan onları oradan kaydırdı, içinde bulundukları yerden çıkardı. "kiminiz kiminize düşman olarak inin, orada belirli bir vakte kadar sizin için bir karar yeri ve bir nasip vardır," dedik.
2:38 "hepiniz oradan inin. size benim tarafımdan bir hidayet rehberi geldiğinde, kim o hidayetçimin izinde giderse, onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır."
2:39 "inkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennem ehlidirler. Orada ebedî olarak kalacaklardır."
marlon:
(1) targum muhatapları ayırıyor, kuran buna gerek duymuyor. (2) targum düşmanlık kavramını yılanla kadının oğulları arasına koyarken kuran "bazınız bazınıza düşman olarak" diyor; çünkü, aşikar ki, insanların arasında da düşmanlık var. kuran hasımları belirsiz zamirlerle ifade ederek genellemeye kapı açarken, böylece de, targum'a da kafadan ters düşmüyor. (3) targum, yasaya uymak ya da uymamanın yılanla kadının husumetinde hangi tarafın baskın olacağını belirlediğini anlatıyor. kuran bunu beğenmiyor, çünkü yasa musa'nın 10 emrine telmihte bulunuyor. bu sebeple yasayı hidayetle değiştiriyor ve yılan-kadın düşmanlığını korku, hüzün ve cehennem kavramlarıyla değiştiriyor. neden? çünkü ebedi ceza yeri olarak cehennem kelimesi ve fikri targum zamanında henüz oluşmamıştı, o yunan "hades" etkisiyle oluşan yeni ahit kelimesiydi (eski mesajlarımdan birinde birinde cehennem kelimesinin nasıl geliştiğini anlatmıştım). (4) kuran "bir vakte kadar bir karar yeri ve bir nasip"ten söz ederken, targum "büyük hesap gününe kadar" bu nasibin adamın emeğine bağlı olduğunu belirtiyor.
targum:
o salihler için ağacın meyvesinden yiyip keyiflerine baksınlar diye eden bahçesini hazırladı, çünkü onlar bu dünyada yasanın öğretilerini hayatlarına tatbik ettiler, ve emirlere uydular; (fakat) günahkarlar için iki tarafı keskin ve tüketen bir kılıç gibi olan gehinnam'ı hazırladı; onun ortasında da hayattayken yasanın öğretisine isyan isyan edenlerin cezası olarak ateş şerareleri ve yanan kömürler hazırladı.
kuran:
cennet ve cehennem içeren bir çok ayet benzer temayı işler, benzerlikler çarpıcıdır.
marlon:
(1) ahdi atik'te cehennem göremeyince targum'da da cehennem'in bilinmediğini/olmadığını sanıyordum. ya yanılıyorum ya da targum nihayet kısa tefsir olduğundan, ben uzziel kendi zamanının bilgileriyle çeviriyor. (2) cennet arapça bağ ya da bahçe demektir. kehf 31 ve 32'de art arda iki ayette hem "aden bahçesi" geçer hem de bildiğimiz bağ-bahçe anlamında kullanılır. anlaşılan zamanla "aden" kelimesi düştü ve araplar dünyada olmayan bir bahçeden söz edildiğinde bunu "aden cenneti" olarak anlamaya başladılar ve kuran'ın cennet vadini yadırgamadılar. (3) "iki tarafı keskin kılıç" ile hadislerde sözü edilen "kıldan ince kılıçtan keskin" sırat kavramının benzerliği dikkat çekiyor. targum bununla cehennemi tasvir ederken islam geleneğinde cennete giden yolda cehennemin üstüne kurulmuş bir köprü tasvir ediliyor. (4) kuran'daki 2:24 "yakıtı insanlarla taşlar olan ve kâfirler için hazırlanmış ateş" ayetinde anılan taşları targum açıkça "kömür" olarak belirliyor. ya araplar kömürü bilmiyorlardı ya da ihtiyaç duymadıklarından/kullanmadıklarından kömür de onlar için basitçe taştı. (5) kuran'da cennet ve cehennem epeyce evrimleşmiş, özellikle cennetin ırmakları vurgulanmıştır. ek olarak yaşıt genç kızlar, kuş etleri, çeşitli meyveler, ... ihtimal salt "bilgi ağacının meyvelerinden yeme" mükafatının o zaman insanlarını kesmeyeceği düşünüldü.
yahudi dini metinleri üç ana kategoriye ayrılır:
1. tevrat ya da yazılı torah. hususi olarak musa'nın beş kitabını ifade etmekle birlikte yahudi olmayanların ahdi atik=eski ahit dedikleri kitabı ifade eder. buna "tahakh" da denir (kh arapça noktalı hı gibi telaffuz edilir).
2. sözel torah ya da talmud. m 200 civarında yazıya geçirilmeye başlandıktan sonra mişna da denegelmiştir. tevrat'ın meal ve tefsirlerini içerir.
3. diğerleri: midraşim (midraşlar). bunlar esas olarak ahdi atik'teki olayları genişleten ve ilke ya da yahudi hukuku çıkarsamaya veya ahlaki öğütler vermeye yarayan masallar/hikayelerdir.
midraş'tan iki hikaye (http://www.azamra.org/Earth/mount-03.html):
1. [nemrut'tun onu öldürmesinden çekinen ana-babası ibrahim'i daha bebekken bir mağaraya bırakırlar] ibrahim ağladı ve ağladı çünkü o çok açtı. tanrı melek cebrail'i gönderdi. o ibrahim büyüyüp de üç yaşına gelinceye kadar ona içmesi için süt verdi. bir gece mağaradan çıkmaya karar verdi. çıktığında dünya karanlıktı. yukarıya, göklere baktı ve kırpışan yıldızları gördü. milyonlarca küçük yıldız onu hayrete düşürdü. "bunlar kesinlikle bütün alemdeki en güçlü kuvvetler olmalıdır," dedi, "bunlar tanrılar olmalıdır."
ama sonra şafak söktü ve yıldızlar kayboldu. "hayır," dedi ibrahim, "o küçük ışıklar tanrı olamazlar çünkü onlar kayboldu. başka bir şey onların ışığını bastırdı. artık onlara ibadet etmeyeceğim."
sonra güneş doğdu ve btün haşmetiyle ışık saçtı. ibrahim, "bu en güçlü kuvvet. bu tanrı. buna ibadet edeceğim," dedi. fakat akşama doğru, güneş batınca, ibrahim anladı ki güneş de tanrı değil. karanlığın içinden ay yükseldi ve ışığını saçtı. ibrahim düşündü: "evet, bu sefer tanrıyı buldum."
o sırada melek cebrail geldi ve ibrahim'i temiz bir su kaynağına götürdü. "içine gir ve kendini temizle," dedi melek. ardından melek ona tek tanrı HaVaYaH'ın gücü ve yukarıdaki göklerin ve aşağıdaki yerin hükümranlığını elinde tuttuğunu açıkladı. "tanrı bütün alemi yarattı." ibrahim meleğin sözlerini duyunca secde etti ve yerin ve göğün tanrısı HaVaYaH'a ibadet etti.
marlon:
3 yaşına kadar güneş görmeden sağlıklı bir şekilde gelişmiş olması ya da mağaranın periyodik olarak aydınlık/karanlık olduğunu fark etmemesi bir yana, 3 yaşındaki bir çocuğun bütün bunları düşünmesi, tanrı nedir? ibadet nedir? bilmesi, ibadet etmesi, secdeye kapanması vs başlı başına mucize. elbette masallarda mantık aranmaz, onlarda her şey mucize kabîlinden olup biter. hikayenin ana fikri olan mantık yürütmeyi aktarabilmek için güneş, ay ve yıldızları o güne kadar hiç görmemiş olması gerekiyordu. kurgu da buna göre yapıldı. 13 yaşında mağaradan çıksaydı gene mantıksızlık olacaktı, ama dedik ya bu bir masal.
ah, az daha unutuyordum...
kuran (elmalılı):
6:76 Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü, Rabbim budur, dedi. Yıldız batınca, batanları sevmem, dedi.
6:77 Ay'ı doğarken görünce, Rabbim budur, dedi. O da batınca, Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum, dedi.
6:78 Güneşi doğarken görünce de, Rabbim budur, zira bu daha büyük, dedi. O da batınca, dedi ki: Ey kavmim! Ben sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.
6:79 Ben hanîf olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim.
marlon:
5n1k kuralına her zaman uymak gerekmiyor demek ki. kuran'dan anlaşılan ders de şu oluyor: yıldız, ay ve güneş tanrı değilse, tanrı zorunlu olarak allah'tır.
midraş (http://www.azamra.org/Earth/mount-03.html):
ibrahim'in babası terah put imalatçısıydı. bir gün seyahate çıkması gerekti, bu sebeple ibrahimi dükkana bakması için bıraktı. insanlar put almak için gelirlerdi. ibrahim derdi: "kaç yaşındasın?" şahıs derdi: "elli" ya da "altmış". ibrahim derdi: "altmış yaşındaki bir adamın bir günlük puta tapması hastalıklı bir düşünce değil midir?" adam utanır giderdi.
bir seferinde bir kadın bir sepet ekmekle geldi. ibrahim'e dedi: bunu al ve tanrılara takdime sun."
ibrahim kalktı, bir çekiç aldı, bütün putları paramparça yaptı ve çekici içlerindeki en büyük putun boynuna astı.
babası gelip de parçalanmış putları görünce dehşete düştü. "kim yaptı bunu?" diye bağırdı. "senden nasıl bir şey saklayabilirim ki?" dedi ibrahim sakince. "bir kadın bir sepet ekmekle geldi, ve bana onu onlara sunmamı söyledi. onu onların önüne koyunca her biri 'önce ben yiyeceğim,' dedi. sonra en büyük olanı yerinden kalktı, çekici aldı ve diğerlerini paramparça yaptı."
"bana ne yutturmaya çalışıyorsun?" diye sordu terah, "onların aklı var mı ki?"
dedi ibrahim: "ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin? onların hiç gücü yok! putlara ibadet neden?"
kuran (elmalılı):
21:57 "Allah'a yemin ederim ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra, ben putlarınıza elbette bir tuzak kuracağım."
21:58 Derken o, bunları parça parça etti. Yalnız kendisine başvursunlar diye onların büyüğünü sağlam bıraktı.
21:59 (Kavmi) "Tanrılarımıza bunu kim yaptı? Doğrusu o zalimlerden biridir." dediler.
21:60 (Bazıları) "İbrahim denen bir gencin, onları diline doladığını duymuştuk" dediler.
21:61 "O halde onu insanların gözleri önüne getirin, olur ki (aleyhinde) şahidlik ederler" dediler.
21:62 (İbrahim gelince ona) "Ey İbrahim! bunu tanrılarımıza sen mi yaptın?" dediler
21:63 İbrahim: "Belki onu şu büyükleri yapmıştır, konuşabiliyorlarsa onlara sorun" dedi.
21:64 Bunun üzerine vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) dediler ki: "Doğrusu siz haksızsınız."
marlon:
"kuzu 7. mühürü açınca göğü bir sessizlik kapladı."
sadece tek taraflı mesajlar atıp da diğer tarafa, islami savunma tarafına (apologetics), söz hakkı vermemek olmaz. buyrun:
http://www.islamic-awareness.org/Quran/Sources/
cynma medi encouraged redefine heads delivery analysis piercing nonfiction goalsafter disabil
lolikneri havaqatsu
top [url=http://www.001casino.com/]casino online[/url] check the latest [url=http://www.realcazinoz.com/]casino games[/url] unshackled no consign bonus at the chief [url=http://www.baywatchcasino.com/]free hand-out casino
[/url].
Kılavuzu karga olanın burnu pislikten kurtulmaz.
ulan ne idiğü belirsiz birinin tahrif olmuş tevrattan yaptığı tefsire mi inanacaksınız yoksa yüzyıllardır onbinlerce alimin uğruna hayatını tüketip araştırdığı kurana mı? hadi ordan.
Bu konuyu anlamak için Tevratı Incili Kuranı okumak lazım.Yemez bu üç kitabın tefsirlerini okumak gerekir.Kuran yazılırken Tevrat ve Incil bugünkü içeriklerde bir harfi bile değişmeden bugünlere geldiği tarihi belge ve kayıtlarla biliniyor.Üç kitapta insan yapısı olduğu besbelli neyi tartışacağız.AKLEDIN YETER.
Allah size bu kitapların aynı kaynaktan yani kendinden gönderdiğini yazmış,ve daha çoklarını vahiy etmiş. Biz insan oğlu tarihsel kitapları okurken insanligimizin herşeyi kusattigini sanırız. Anyarak, kendinizi vererek. Anlamadığımız noktaları, tefsirlerle o tarihdeki olaylarla birleştirip, karşılaştırıp Okursak neyin ne olduğu ortaya çıkıyor. Tevrat Zehir Incil ve Kuran evet hepsi Allahın yüce kitaplari Ama Allah ayetinde hepimiz için "O dinini parça parça edenlerin vay haline" der. Tam şeytanın istediği gibi babana bile güvenmeleri diyoruz ama iki üç tarihsel insanın yazdıklarına inanıyoruz. Ben hiç bir kitapta sadece dini değil her türlüsunde, Geçmiş şimdiki zaman ve geleceğin aynı cümlede kullanabilen kullansada ciddiye alınabilen kimseyi okumadım kimseyle konuşmadım.Ya Allah derken bir kez daha düşünün yada o kendi görüşlerini içeren din kitaplarini yazan kişilerden medet umun. UNUTMAYİN MARKO POLO DA KİTABİDA ŞAİBELİ ÇIKTI SONUCTA İNSAN. KİBİR VE EGO İNSANI HERSEYE CEVİRİR ALLAHA BİLE.
8.satırda zehir değil Zebur olacak androidin acizligi.
midraşda nemrut geçmez diyorsunuz sonra da midraşdaki nemrud ifadeisni tarihsel olarak ispatlandığını dolayısıyla yahudilerin tefsirdekiş hatayı kabul ettiğini soyluyorsunuz. çelişkili bir metin yazmışsınız?
Yorum Gönder