21 Eylül 2008

RECM

Her ne kadar Kuran'da, insanlık dışı bir uygulama olan RECM geçmiyorsa da, RECM resmen İslam hukukunda (Şeri hükümlerde) bulunmaktadır.

Recm'in aşağıdaki sözlerden nesh edilip, hükmünün baki olduğu iddia edilmekteymiş;

'Es-şeyhu ve'sseyhatu izazeneya fercumü hüma...'

İslam dünyasında yuzyıllardan beri uygulanan recm, gerçekte İslam'a Yahudi'lerden geçmiştir. İslam öncesi Arap'larda recm cezası bulunmamaktadır. Bu ceza, Yahudi uygulamalarını ve Tevrat'i iyi bilen Muhammed tarafından Arap toplumuna kazandırılmıştır. Yahudilerin bile çok zaman önce bıraktığı bu ceza, gelişmiş modern(?) bazı İslam ülkelerinde halen uygulanmaktadır. Yani recm, diğer bir uhrevi dinden sorgulamadan alınmış ilkel bir ceza yöntemidir.

Kuran'ın derlenmesi esnasında, sertlik yanlısı olan Ali taşlama Ayeti'ni Kuran'a sokmak istediyse de, iki şahit getiremediğinden bu isteğini gerçekleştirememiştir. Her ne kadar Ali'nin çabaları bu cezayı Kuran'a sokmaya yetmediyse de, recm yüzyıllar boyu en sert şekilde uygulanmış, sayısız canlar atılan taşlar altında verilmiştir.

Gerçekte İslam'a inanılıyor ise, İslam hukukunda bulunan bir ceza müessesi olan RECM'e de inanılmalı, resmen kabul edilmelidir. Kuran recm'i tasdiklemediği gibi yasaklamamaktadır da.. Kuran'ın indiği dönemlerde fiilen uygulanan, bilinen bir ceza olan recm, Kuran'da yasaklanabilecekken, yasaklanmamıştır. Oysa ki Kuran'da pek çok şey yasaklanmaktadır. İşin aslı, recm cezası karşısında sessiz kalan Kuran, bu cezayı üstü örtülü bir şekilde onaylanmaktadır.

Herneyse, şimdi İslam ceza hukukunun recm ile ilgili koyduğu kurallara bir göz atalım;

En başta bilmemiz gereken, Recm'in esasen kadınlara yönelik bir ceza olduğudur. Her ne kadar erkek de recm edilebilir ve bir çok erkek recm edildiyse de, erkek diyet ödeyerek recm'den kurtulabilir, kadının bu hakkı yoktur.

Recm'in zina suçu karşılığında verilmiş bir ceza olduğunu hepimiz biliyoruz. Zina'nın ispatı için dört şahit gerekmektedir; bu şahitlerin yalanı ortaya çıkmadıkça, yalan söylemesi durumu değiştirmez. Kadın yalan söylenerek recm edilmiş, yalan sonradan ortaya çıkmış ise, yalan söyleyenin cezası sadece 80 deynektir. Yine zina suçunda bulunup, bu suçu ispatlayamayanların cezasi da 80 deynektir (Nur-4). İslam ceza hukukuna göre, zina iddiasında bulunan dört şahitten birisi köle ise, zina iddiasi kabul edilmez. Diğer üç şahit 80'er sopa yerler, köle ise sadece 40 sopa yiyecektir. Zina davası açan davayı geri çeker, yani davadan vaz geçerse, şahitler 80'er sopa yerler. Şahitlerden birisi ölürse, diğer üç şahidin şahitliği kabul edilmez ve 80'er sopa yerler. Yukarıda anlattığımız nedenlerle sopa yiyenler, sopa yemelerinin yanı sıra, artık bir daha şahitlikleri kabul edilmez ve tamamen günahkar sayılırlar. Yani görüldüğü gibi zina iddiasına şahitlik yapmak da oldukça risklidir. (Tabidir ki, bu cezalar, güya zina iddiasında bulunmayı zorlaştıran cezalarmış gibi görünmektedir. Uygulanmışmıdır, ne kadar caydırıcı olmuştur bilemiyoruz.)

Recm cezası evli bir erkek ile, evli bir kadının zina suçu işlemesi durumunda uygulanmaktadır. Zina yapan evlenmemiş yetişkin kızlar için recm değil, Nur-2'deki 100 sopa cezası uygulanır. (Fakat pratikte buna dikkat edilmişmidir, uygulanmişmıdır bilemiyorum. Ayrıca dul kadınların durumu nedir?)

Köle mülk, mülk'ün de mehir nedeni ile nikah'a benziyor olması yüzünden, köle ile yapılan zina da recm ile cezalandırılmaktadır. (Köle bir maldır. Cariyeler erkeğin karısı sayılmamakla birlikte, erkegin malı olduğundan recm uygulanmaktadır. Tersinden bakarsak, erkegin karısı, erkeğin malıdır.)

Bir de LİAN mevzusu bulunmaktadır; buna göre koca karısını zina ile suçlar ve dört şahit getiremezse, recm'e gidilmez. Şahitler huzurunda karı-kocanın boşanması sağlanır.

Recm cezası infaz edilirken, şikayetçi ve şahitlerin de infaz esnasında hazır bulunmaları gerekmektedir. Hatta taşlamaya şahitler ve sikayetçilerin başlaması zorunludur. İnfaz esnasında şahitler ortamda değiller veya oradalar fakat ilk taşı atmıyorlarsa ceza düşmektedir. Çünkü bir süphe uyanır ve recm cezası herhangi bir şüphe duyulursa düşer.

Görüldüğü gibi nereden bakılırsa bakılsın tamamen ilkellik olan bu ceza ve kurallar, insanlık onurunu ayaklar altına alan, kabul edilemez uygulamalardır. Bilinmesi gereken en önemli ayrıntı ise, bu ve benzeri kuralların uygulanıyor veya uygulanmıyor olması değil, İslam var oldukça bu ilkelliklerin de var olacağıdır.

MUHAMMED'İN MAL VARLIĞI

Evinde 2-3 ay aş için ateş yanmadığı; bu evde su ve hurmadan başka yiyecek bulunmadığı yolunda patetik hadisler nakledilmiştir. Bu hadislerin Buhari'de yer alma konusu başka bir tartışma konusudur, çok da uzun sürer.

Başka hakikatlere bakalım-bırakalım tenakuz olarak kalsın-:

*Çok zengin bir kadın olan Hatice'den miras kalanlar

*Ebubekir'in sağladığı mallar

*Medinelilerin sağladığı mallar

*Düşünülemeyecek kadar çok ganimetler: Medine yakınlarındaki Hurmalıklar; Hayber Hurmalıkları; Fedek Hurmalıkları bkz:( Sahih-i Buhari tecrid: 1288 nolu hadis ve Kamil Mirasın açıklamaları)

*Humus (savaş ganimetinin beşte bir payı)

*Ayetnip (Bazı savaş ganimetlerin tümü. Örnek: Nadiroğullarından Fedek Halkından elde edilen ganimet böyle olmuştur. F.Razi: 29/284; Kurtubi 18/19 )

*HAŞR SURESİ 6.AYET:6 - Allah'ın, onlardan peygamberine verdiği ganimetlere gelince siz onun üzerine ne at, ne de deve sürmediniz. Fakat Allah peygamberini, dilediği kimselerin üzerine salar. Allah her şeye kadirdir.

Haşr Suresi 6. ayetin Tefsiri: Elde edilmesinde zorluk olmayan ganimete de fey' adı verilmiştir. Şer'an da fey', kâfirlerin mallarından müslümanlara dönen ganimet ve haraç gibi gelirler demektir. Denilmiştir ki ganimet, harb esnasında kâfirlerden üstünlük ve galibiyyetle alınan şeylerdir. Hükmü, Enfâl Sûresi'nde geçen "Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'a, Resulüne..." (Enfâl, 8/41) âyeti gereğince beşte birdir. Fey' ise harp bittikten ve feth edilen yer Dar-ı İslâm olduktan sonra onlardan alınan mallardır. Hükmü, beşe bölünmeksizin hepsi müslümanların menfaatlarına uygun olan yönlere sarf edilir." âyette geçen zamirinden maksat, yurtlarından sürülen kâfirler, yani Benî Nadir'dir. Onlardan Resulullah (s.a.v)'a ganimet olarak verilenler de, bırakmış oldukları taşınır ve taşınmaz malların ganimet olmak üzere Resulullah'ın eline verilmesi ve tasarrufuna geçirilmesi demektir.

SÜNNETE BAKALIM: Nadir Oğulları'nın malları, elde edilmesinde fazla zorluk çekilmeyen ganimet kabilinden bir fey' olarak kalmıştı. Sahâbîler bunun, Bedir'de olduğu gibi Enfâl Sûresi'de bulunan âyetlerin hükmü gereğince beşe bölünerek kalanın taksim edileceğini sanmışlardı. İşte bu âyetle bunun bilhassa Resulullah'a aid bir fey' olduğu beyan edilerek buyuruluyor ki, Allah'ın yurtlarından çıkarmakla perişan ettiği o kâfirlerden fey' olarak Resulü'ne iâde buyurduğu mala gelince siz ona ne at oynattınız ne de deve.

HADİSE BAKALIM TEKRAR: Buharî, Müslim Tirmizî, Nesaî ve diğer kaynaklarda rivayet edildiğine göre, Hz.Ömer demiştir ki, "Nadir Oğulları'nın malları, Allah Teâlâ'nın, Resulü'ne ganimet olarak verdiği, elde edilmesi hususunda müslümanların ne at ne de deve sürmediği ganimet malı idi ve Resulullah'a mahsustu. Hz.Peyamber bu maldan ehlinin bir senelik nafakasını ayırdı, kalanını silah ve hayvanat ile Allah yolunda hazırlanmak için sarfetti. Nadir Oğulları'na karşı yapılan kıtal da ehemmiyetsizdir." (sÜNNET VE hADİS DIŞINDA yukarıdaki Ayet tefsiri Elmalılı Hamdi Yazırdan alıntılandı)

* "De ki, ganimetler Allah ve Peygambere aittir. (Enfal, 8/1),

* Muhammedin şahsi zengiliğinin DİĞER işaretleri: 60'tan fazla kölesi, 20 cariyesi; Karılarından Ayşe'nin bir andını bozması üzerine KENDİSİNE AİT OLANLARDAN 40 köle birden AZAD etmesi (Buhari; tecrid hadis no: 699 ve devamına dair kamil Miras'ın İzahı)

* Veda Haccı öncesinde kendi hazinesinden 100 deve kuban kestiren, hatta bir kısmını da kendi kesen; bir kısmını da damadı Ali'ye kestirEBİLECEK bir dünyalığa sahip olması (Buhari ve Müslim'de Kitabu'l-hac'ca bkz).

* Rukye: Nefes etme ve okuma sonucu Teda vi ettiği-yani E't-Tıbbün-nebevi'yi uyguladığı vakalarla doludur Kütub-u Sitte. Her defasında Rukye adı altında ücret aldığın: koyun sürüleri, kurutulmuş, yoğurt, et artık 'Şifa bulan'ın gönlünden ne koparsa, gücü ne kadarsa ÜCRET almıştır Muhammed (s.a.v). Uhruc duası ile (''Uhruc adevullah, ene resullullah!'') diyerek Cin çıkaran da bu Muhammed Mustafa'dır.* El-Müellefetül Kulüb ve ganimetlerin büyüklüğüne örnek: Hevazin-Huneyn savaşında ganimet olarak elde edilenler Buhari'nin e's-Sahih'inde sayılıp dökülür: 6 bin kadın; 24 bin deve; 40 bin davar; 4 bin okiyye gümüş. Taberi ve Ceziri'ye göre düpedüz RÜŞVET VEREREK kabilenin ileri gelenlerinin Kalplerine İslama Isındıran (Yaşar Nuri terminolojisi ile) da bu Zat. EbuSüfyan'dan-Hars oğlu Ala'ya kadar 15 kişilik putataparlara İslama gelsinler diye 100'ER (YÜZ'ER) deve verende O. Kurana El-Müellefetül Kulüb diye de girmiş bu olay.

Sahihi Buhari'de ve İbni İshak'da Cabir b. Abdullah rivayetine göre şunları okuyoruz:
''Benden evvel hiç kimseye (diğer nebilere) verilmedik beş şey, hep birden bana verilmiştir: 1-) Düşmanın kalbine korku salmak 2-) Yeryüzü bana namazgah kılındı 3-) Cihad yolu ile bana ganimet helal edildi (''Ganaim bana helal edildi'' Halbuki benden evvelki Nebilere helal değildi) 4-) Bana Şafaahat verildi 5-) Bütün kavimlerin peygamberi sayılmak (''Benden evvel her nebi hassaten kendi kavmine ba's olunurken; ben umum-ı nasa ba's olundum'') Buhari c.II s. 223

* Enfal suresi: 1 - Sana ganimetlerin bölüştürülmesini soruyorlar. De ki, ganimetlerin taksimi Allah'a ve Resulüne aittir. Onun için siz gerçekten mümin kimseler iseniz Allah'tan korkun da biribirinizle aranızı düzeltin. Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. (Elmalılı Meali)

* De ki; enfâl (ganimet), Allah ve Resulünündür. Yani enfâl hakkında hüküm vermek Allah'a ve Resul'e mahsustur. Bunda kimsenin oyu ve onayı yoktur. Allah nasıl emrederse Resul de onu öylece tebliğ ve icra eder (Elmalılı Tefsiri)

* Enfal suresi: 41- Şunu da biliniz ki, ganimet olarak aldığınız her hangi bir şeyden beşte biri mutlaka Allah içindir. O da peygambere ve ona yakınlığı olanlara, yetimlere, miskinlere ve yolda kalmışlara aittir. Eğer siz Allah'a iman etmiş, hak ile batılın ayrıldığı o gün, iki ordunun karşı karşıya geldiği o (Bedir) günü kulumuza indirdiğimiz âyetlere iman getirmiş iseniz bunu böyle biliniz. Ve biliniz ki, Allah, herşeye kâdirdir. (Elmalılı Meali)

Kendi payından 1/5'den fakir fukara & garip gurebayı doyurmakla mükellef iken Seyyid-i Kainat genellikle bunları kendisine ve aile efradına sarfederdi:

Örnek 1-) Hayber fetinden sonra hayber arazisinden çıkan bütün meyve, hububat cinsi ürünlerin önemli bir kısmını (Öksüz, yoksul, fakir ve gariplere d e ğ i l) Hane-i saadetine -kadınlarına kullanımlık- için göndertmiştir. Buhari: e's-Sahihlerden Abdullah İbn Ömer rivayetidir C VII Hadis no: 1052

Örnek 2-) Beni Nazır yahudilerindenele geçirdiği malları kendi ailesinin geçimine ayırmıştır. Sahih-i Buhari Cilt VII. S 332.

* Cihad etmeden (at sürmeden) ele geçirilen ganimetleri HİÇ PAYLAŞMAZDI:

Haşr suresi: 6 - Allah'ın, onlardan peygamberine verdiği ganimetlere gelince siz onun üzerine ne at, ne de deve sürmediniz. Fakat Allah peygamberini, dilediği kimselerin üzerine salar. Allah her şeye kadirdir. (Meali) Haşr 6:. Buharî, Müslim Tirmizî, Nesaî ve diğer kaynaklarda rivayet edildiğine göre, Hz.Ömer demiştir ki, "Nadir Oğulları'nın malları, Allah Teâlâ'nın, Resulü'ne ganimet olarak verdiği, elde edilmesi hususunda müslümanların ne at ne de deve sürmediği ganimet malı idi ve Resulullah'a mahsustu. Hz.Peyamber bu maldan ehlinin bir senelik nafakasını ayırdı, kalanını silah ve hayvanat ile Allah yolunda hazırlanmak için sarfetti." (Alusi Tefsiri)

* Savaşa katılmış olan k a d ı n l a r a ganimetten (Ganaim) pay ayrılmaz (!). Bu konuda kadınlara hak tanınmamıştır. Buna karşılık savaşa katılan a t l a r a hak tanınmıştır. Örnek: Abdullah İbn-i Ömerden rivayetine göre Muhammed ganimet alınan mallardan her bir süvariye bir ''sehm'' (pay); ve süvarinin sahip bulunduğu ''AT'' için ise 2 ''sehm'' (pay) ayrılmasını öngörmüştür; böylece süvarilere 3 pay üzere ''nasib'' kılınmalarını sağlamıştır. Sahih-i Buhari Hadis no: 1635. C: X.

* Bu ganimet konusu çok hassas bir mevzuudur: Bu ''Ganimet Siyaseti'' İslama taraftar ve saha kazandırmak açısından son derece yararlı olmuştur. Muhammed taraftarları Çete saldırıları, baskın, Mukatele ve Kıyımda meşruiyet ve ç ı k a r görerek kılıç sallamışlardır.

* Ganimet derken tam olarak ne kastediliyor ve bu savaş ve Kıyımlar sonunda üleştirilen nedir.

Bakalım neymiş:

* Köle (Kadın ve çocuklar) * Cariye * Hurmalıklar, verimli-verimsiz bütün topraklar * Deve, at, koyun, kuzu ve her türlü davar * Gümüş - altın - gibi tüm mücevheratlar * Ele geçirilen silahlar

* ''Hicri 3. yılda Muhayrık adındaki Sahabisi Muhammede vasiyet yoluyla 7 (y e d i ) Hurma bahçesi bağışlar'' (Muhammed Hamidullah; İslam peyga mberi) Bunları beyt-ül Mal'e (devlet bütçesine katıp fakir fukara-garip gurebayı doyuracak yerde, Kullanımı hane-i saadetine devretmiştir. Kadınları ve ev ahalisi ve kendisi bundan sebeplenmiştir.

* Mealen bu yazılanlara Hilafen rivayet edilmiş Hadislerden Örnekler:

1-) ''Peygamber öldüğünde, zırhı, bir yahudi'de 30 dirhem karşılığında rehin imiş'' Sahih-i Buhari

2-) ''Biz peygamber karılarının evinde 2-3 ay bazen geçerdi de evde ateş yanmaz, sıcak aş pişmez idi. '' E's-Sahihlerde Hz Ayşe'den rivayet edeilir.

3-) ''İki kara nesne ile yaşıyorduk: Hurma ve su. Peygamberin Medineli komşuları vardı bunların sağılan koyunları vardı. Sağdıkları koyun sütünden Nebiiye armağan gönderirlerdi. Peygamber bize de içirirdi. (Buhariden yine Hz Aişe rivayet eder).

Bunları okuyan, işitenler ağlarlar camilerde. Veda Haccında 100 deve kişisel servetinden kestiren; Bayramlarda 2şer koç kestiren bir Nebii nerede ise yarı aç-yarı tok yaşar ve karnına ''açlıktan taş basarmış''...

* E's-Sahihlerden (Buhari hadislerinden) son çarpıcı bir örnek:

''Adamın biri peygambere gelip istekte, yardım talebinde bulunuyor. Peygamberde o kişiye ''iki dağın'' arasını dolduracak kadar çok koyun verdi.'

Bu bonkörlüğün sebebi: 'ganaim'. Haydan gelen (mal-mülk); Huy'a gider

MUHAMMED'DEN TIBBİ ÖNERİLER

Muhammed, tıbbi bir yöntem olarak KAN ALDIRMA yöntemini uygulamış. Muhammed'in kan aldirmaktan nasıl bir yarar sağladığı tam olarak anlaşılmıyorsa da, Hadis'lerinde hayırlı bir iş olduğunu söylüyor.

Haftanın ve ayın seçilmiş belli günlerinde, çoğunlukla ense kısmından olmak üzere kan aldırıyor ve bunu çevresindeki insanlara da öneriyormuş. (Bunlarla ilgili epeyce Hadis var).

3983 - Ebu Kesbe el-Enmari radiyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam başından ve iki omuzu arasından hacamat (kan aldırma) olur ve: "Kim bu kandan akıtırsa, herhangi bir hastalık için, bir başka ilaçla tedavi olmasa da zarar görmez!" buyururdu."

Ebu Davud, Tıbb 4, (3859); ibnu Mace, Tıbb 21, (3484).

3984 - Hz. Enes radiyallahu anh anlatıyor: Resulullah aleyhissalatu vesselam, boynunun iki tarafındaki damarları ile iki omuzun arasındaki damardan hacamat olurdu."

Ebu Davud, Tıbb 4, (3860); Tırmızi, Tıbb 12, (2052); İbnu Mace, Tıbb 21, (3483).

Üstelik hacamat olma emri doğrudan Allah'tan geliyor;

6997 - Hz. Ali radiyallahu anh anlatıyor: "(Bir gün) Cebrail Resulullah aleyhissalatu vesselam'a, Ahdaayn (boynun iki tarafındaki damar) hizasından ve kahilden (iki omuzun arası) hacamat olma emrini getirdi."

3985 - Tırmızi şu ziyadede bulunur: "(Resulullah aleyhissalatu vesselam) ayın onyedisinde, ondokuzunda ve yirmi birinde hacamat olurdu."

Tırmızi, Tıbb 12, (2052).

İbnu Abbas der ki: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Mirac gecesinde, meleklerden mürekkeb bir cemaate her uğrayışında: "Hacamat olmaya devam et! Ümmetine de hacamat olmalarını emret!" derlerdi."

Tırmızi, Tıbb 12, (2054).

6998 - Hz. Cabir radiyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam (bir keresinde) atından bir hurma kütüğü üzerine düşmüş ve ayağı çıkmıştı." Ravi Veki' der ki: "Yani Resulullah aleyhissalatu vesselam, bir incinmeden dolayı ayağının üstünden hacamat ettirmiştir."

Her ne kadar hacamat işini, Haccam denen usta hacamatçılar yapıyor olsa da, tehlikeli bir bölgeden kan alınıyor olması nedeniyle, kendini hacamat ettirirken kaç kişi hayatını kaybetmiştir bilemiyoruz ama, Muhammed şahsen hacamat ettirmiş ve inanırlarına da hacamat olmalarını emretmiştir.

******
Muhammed her konuda oldugu gibi, tıp konusunda da mükemmel bilgilerini kendisine saklamamış, fırsat buldukca ümmetine de aktarmıştır. Görelim bakalım neler söylemiş, neler önermiş;

Humma ateşi ile kavrulan hastaya müjde vereceksin, ilaç falan gerekmez, ilaç yerine geçer;

4660 - Hz. Ebu Hüreyre radiyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam bir hummalıyı ziyaret etmişti. Hastaya: "Müjde! Zira Allah Teala hazretleri diyor ki: "Humma benim ateşimdir, ben onu mü'min kuluma musallat ederim, ta ki, ateşten tadacağı nasibi(ni dünyada tatmış) olsun."

Ahmed İbnu Hanbel'in Müsned'i 2, 440.

Hastalık nedeniyle iştahı kapanan hastalara yemek yedirmeye uğraşmayın, o işle Allah şahsen ilgileniyor;

3952 - Ukbe İbnu Amir radiyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Hastalarınızı yeyip içmeye zorlamayın. Zira Allah Teala hazretleri onlara yedirir içirir."

Tırmızi, Tıb 4, (2041); İbnu Mace, Tıbb 4, (3444).

Hani yemeden içmeden kesilenleri yemeye zorlamayacaktık? Allah yedirip içirmiyormuydu?;

3971 - Hz. Aişe radiyallahu anha anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, aile halkından birine humma (rahatsızlığı) gelince hamurdan çorba yapılmasını emrederdi ve çorba yapılırdı. Sonra hastalara emrederdi ve onlar da ondan ağır ağır içerlerdi.

Tırmızi, Tıbb 3, (2040).

Hurma'nın kerametini yıllardır söyledik, ama dinlemediniz. Bir daha söylüyorum, sabahleyin yedi adet yiyeceksiniz. Sekiz mi yediniz? Faydası yok boşuna yemişsiniz.

3958 - Sa'd İbnu Ebi Vakkas radiyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim her sabah acve hurmasından yedi tane yerse o gün geceye kadar ona ne zehir ne de sihir zarar verir."

Buhari, Tıbb 52, 56, Et'ime 43; Muslim, Esribe 154, (2047); Ebu Davud, Tıbb 12, (3875, 3876).

Çok nadide bir öneri, hele ki dua muhteşem! Muhammed'e muhteşem tıbbi önerilerinden birini söylemesini rica eden hastaya, belli ki Muhammed o an aklına gelen bir yöntemi söylemiş. İşe yaraması için de hasta dua edecek (Yahu yukarıda Humma ateşinden yanan hastaya müjde götüreceksin dememişmiydi?);

3968 - Tırmızi'nin Sevban radiyallahu anh'tan yaptığı bir rivayet şöyledir: "(Resulullah aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Size humma isabet ederse, humma ateşten bir parça olduğu için, derhal su ile söndürsün. (Şöyle ki:) Akmakta olan bir nehrin içine girsin Akıntıyı karşısına alıp dursun ve sabah namazından sonra ve güneşin doğuşundan önce şu duayı yapsın: "Allah'ın adıyla! Ey Allah'ım, kuluna şifa ver ve Resulun Hz. Muhammed'in sözünü doğrula!"

Tırmızi, Tıbb 33, (2085).

İşte Cebrail'in Levh-i Mahvuz'dan arakladığı akıllara zarar bir ilaç;

3969 - İbnu ömer radiyallahu anhuma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cibril aleyhisselam bana, bir ilaç öğretti. Bu bütün hastalıklara devadır. Ayrıca dedi ki: "Ben bu ilacı Levh-i Mahvuz'dan istinsah edip yazdım." (İlacı şöyle tarif etti:) "Dam üzerinden akmayan yağmur suyundan temiz bir kaba alırsın. Üzerine Fatiha suresini yetmiş kere okursun. Bir o kadar da Ayetu'l-Kürsi'yi, bir o kadar kul euzu bi-Rabbi'n-Nas'i, La-ilahe İllallahu vahdehu la serike leh. Lehul mülkü ve Lehul hamdu yühyi ve yümit ve hüve hayyun la yemütu bi-yedikel hayr ve hüve ala kulli sey'in kadir'i okur. Sonra yedi gün oruç tutar ve her gun bu su ile orucunu açar."

Sütü anladıkta, BEVİL nasıl iyileştiriyor?; (Dikkat: BEVİL SİDİK demektir!)

3972 - Hz. Enes radiyallahu anh anlatıyor: "Ureyne kabilesinden bir grup insan Medine'ye gelmişti. Burası sıhhatlerine iyi gelmedi, hastalandılar. Resulullah aleyhissalatu vesselam da onları sadaka develerinin bulunduğu yere gönderdi ve: "Sütlerinden ve bevillerinden için!" emir buyurdu. Onlar da içtiler ve iyileştiler."

Tırmızi, Tıbb 6, (2043).

Muhammed bal şerbeti'inden hiç bir zaman vaz geçemiyor. Bunun şifasi ne ola ki? İktidarsızlığı mı önlüyor, yoksa gece seanslarında kuvvet mi veriyor?;

3973 - İbnu Abbas radiyallahu anhuma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Şifa üç şeydedir:

- Bal şerbeti.

- Kan aldırma.

- Ateşle dağlama.

Ancak ümmetimi dağlamaktan men ediyorum."

Buhari, Tıbb 3.

Bir sivilce için dağlama yapılmasının mutlaka ulvi bir nedeni olmalı, bunu hiç kimse Muhammed'den daha iyi bilemez. Fakat bir önceki Hadis'te ümmetini dağlamaktan men etmemişmiydi?;

3990 - Enes radiyallahu anh der ki: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, Sa'd İbnu Zurare'yi sivilce sebebiyle dağladı."

Tırmızi, Tıbb 11, (2051).

Aşağıdaki gibi bir tedavi olur mu?;

6993 - Enes İbnu Malik radiyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Irku'n-nesanin (oturak hizasından topuğa kadar uzanan bir sinirin) ilacı, arabi bir koyunun kuyruğudur. Bu kuyruk eritilip üç kısma ayrılır, sonra her sabah aç karnına bir parça içilir."

Çörek otunun hikmeti;

3957 - Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ölüm dışında hiç bir hastalık yoktur ki çörek otunda onun için bir deva bulunmasın."

Buhari, Tıbb 7; Muslim, Selam 89, (2215); Tırmızi, Tıbb 5, (2042); 22, (2071).

Hayber kalesi saldırısında (uzun olduğundan kısaca yazıyorum), Muhammed kalenin Ali tarafından alınmasını istemiş, fakat Ali gözünden rahatsızmış. Ali'yi çağırtmış, tükürüğünü eli ile Ali'nin gözüne sürüp dua da edince, Ali derhal iyileşmiş ve kaleyi zapt etmiş.

Muhammed'in Hadis kaynaklı ve uzun metrajlı benzer iyileştirme palavraları da bulunmaktadır. Arayan bulacaktır...