Öncelikle yazıma başlamadan önce, okuyucuların Jim Jones'u tanımaları ve yazımı daha iyi anlayabilmeleri için Jim Jones'un ufak bir biyografisini paylaşmak istiyorum. Bu şekilde her iki kült lideri Jim Jones ve Muhammed arasındaki benzerliğin çok daha sağlıklı bir şekilde kavranacağı görüşündeyim.
Jim Jones Kimdir?
James Warren "Jim" Jones (13 Mayıs 1931 - 18 Kasım 1978) ABD'li "People's Temple (İnsan Tapınağı) kilisesinin kurucusu vaiz. 1978 yılında Guyana'da kendi ve müridlerine özel kasabası Jonestown'da 911 müridini aynı anda intihar etmeye ikna etmiş ve kendisi de müridleriyle birlikte ölmüştür. (kaynak vikipedi)
Jones müridleri tarafından adeta tapılan bir kişi idi. Müridleri ona büyük bir içtenlikle "Father" yani "Baba" diye hitab ediyorlardı. Zaman geçtikçe artık Jones kendini "Mesih" ilan etmişti. Müridleri üzerindeki etkisi arttıkça müridlerin ö'na daha çok itaat etmelerini ve daha çok bağlı kalmalarını istiyordu. Müridleri o'na itaat etmek için adeta birbirleri ile yarışıyordu. Jones müridlerine dünyanın büyük bir nükleer facia sonucu yerle bir olacağını söylüyor ve bu faciadan kurtulacak olanların sadece o'na inananların olacağını savunuyordu.
Bu durum, İslam dini ve Muhammed'i benzer bir şekilde tanımlıyor. Muhammed peygamberliğini ilk ilan ettiği zamanlarda sadece bir "uyarıcı" olduğunu söylüyor, insanların Allah'a ve kıyamet gününe inanmalarını öğütlüyordu. Jones'un Nükleer facia günü ve mesihlik rolü, Muhammed'in uyarıcı rolü ve kıyamet gününe adeta birebir örnektir. Muhammed'de tıpkı Jones gibi müridleri üzerinde etkisi büyüdükçe onlardan daha çok itaat isteğinde bulunuyor, evlerini terkedip hicret etmelerini istiyor ve kendisine inanmayanları cehennem azabı ile tehdit ediyordu.
Muhammed'in bir çok nutku direk olarak Allah'a şirk koşmayı eleştiren türdedir. Fakat Muhammed'i en çok sinirlendiren ve ayetlerinden de anlaşıldığı gibi kin kusturan iki faktör vardır. Birincisi kendisini aşsağılayan ve küçük gören kişilere olan kini. İkincisi ise o'nun tarafından karşı tarafa kaçan, yani islami terkeden kişilere olan kini idi.
Jim Jones sahibi olduğu tarikat örgütünün ve müridlerinin yaptığı milyonlarca dolar değerindeki bağışlarla Güyana'da balta girmemiş ormanlarda "Jonestown" adını verdiği koca bir arsa satın alıyor ve müridlerini Amerika'da ki ailelerinden ayırarak tam 911 müridi ile oraya yerleşiyordu. Müridlerinin dış dünya ile bağlantılarını keserek bu şekilde üzerlerinde total kontrol sahibi oluyor ve kolayca beyinlerini yıkayabiliyordu. Muhammed'ın neden müslümanların Mekke'den Medine'ye onunla birlikte hicret etmelerini istemeside tamamen aynı sebeptendir. Müslümanlar üzerinde devamlı kontrol sahibi olmak ve sürekli elinin altında tutarak beyinlerini yıkayabilmek. Muhammed tıpkı Jim jones'in müridlerini ailelerinden ayırdığı gibi, müslümanları ailelerinden ayırmak istemiştir. Kendisine daha bağlı olan müslümanları, ailelerini ve evlerini bırakmak istemeyen müslümanlara karşı kullanmıştır;
"Enfal 72. İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir. İman edip hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar, onların velayetleri size ait değildir. Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavme karşı olmadıkça, yardım etmek üzerinize borçtur. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir."
Üstte ki ayette diyorki; "Müslümanlar hicret etmek istemeyen diğer müslümanların koruyuculuğunu yapmasınlar". Muhammed böylece hicret etmek istemeyen müslümanları hicret etmek için zorluyor ve "Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir." diyerek, Allah'in onları izlediğini söylüyor ve emellerine kavuşmak için böyle korkutuyordu.1978 yılında Jones'in People'ş Temples tarikatına mensup müridlerinin Amerika'da ki aileleri Güyana'da ki yakınları hakkında endişelenmiş ve endişelerini Amerikan Kongre üyesi Leo Ryan'a beyan etmişlerdi. Leo Ryan kültü incelemeye alarak yanında bir gazeteci ile Guyana'ya uçuyor ve tarikat üyeleri ile irtibat kuruyordu. Beyni yıkanık tarikat üyeleri Jones'tan çok memnun olduklarını ve Amerika'ya geriye dönmeyi akıllarınan bile geçirmediklerini iletiyorlardı. Fakat Jones'in müridlerinden iki aile ortada dönen düzembazlığın farkına varmış oldukları için gizlice Leo Ryan ile kontak kuruyor ve geri dönmek istediklerini ona bildiriyordu. Leo Ryan ve bu iki aile aralarında plan yaparak Jonestown'dan kaçış gününü belirlemişlerdi. Firar planlarının farkına varan kült lideri Jim Jones, müridleri ile birlikte toplam 5 kişi olan iki aileyi ve Leo Ryan'i öldürtmüştu. Amerikan kongre üyesi ve 4 Amerikan vatandaşını katleden Jim Jones artık işin sonuna geldiğinin farkına varmış ve müridleri ile ormanda bir ayın düzenleyerek içtikleri zehirli içecek sonucu toplam 911 müridi ile hayatını noktalamıştır."Son Ayin" olarak bilinen bu olayın video kayıtları mevcuttur. Video'da görünen o dur ki müridler Jones'ın "Şerefle ölün!" sözleri sonrası zehirli içecekleri seve seve içiyor ve çocuklarına içiriyorlardı. Assağıda tercüme ettiğim konuşmalar direk videodan alıntıdır;Jim Jones: Ben sizlere iyi bir hayat vermek için elimden gelenin en iyisini yaptım. Buna rağmen, bir avuç insan, yalanlarıyla bizim hayatlarımızı yaşanamaz bir duruma getirdiler. Eğer barış içinde yaşayamıyorsak, o halde barış içinde ölelim. (Burada müridler arasında alkış kopuyor).. Bizler ihanete uğradık. Bizim yapacağımız eyleme topluca intihar denilemez. Bu eylem devrimci bir harekettir.
Birinci kadın: Ben hayatta kalmamız için bir umudumuzun olduğunu düşünüyorum..
Jones: Gunu geldiginde tum insanlar hayata gozlerini yumacaktır.
Cemaat: Evet!!! Evet!! Evet!! (diye haykırıyor)
Jones: Şu anki durumumuz bu dünyada bize cehennemden bile beter bir hayat yaşatacaktir. Benim için ölüm korkunç bir şey değildir. Esas lanetli olan bundan sonra yaşamaktır. Bu durumda yaşamanın bir anlamı yok!
Birinci kadin: Ama ben ölümden korkuyorum!
Jones: Hiç zannetmiyorum korktuğunu..
Birinci kadin: Bence bir kaç kişinin ihaneti yüzünden 1000 kadar insanın kendini öldürmesi anlamsız. Ben buradaki çocuklara ve bebeklere bakıyorum ve yaşamayı hak ettiklerini düşünüyorum.
Jones: Ama sence onlar daha çoğunu haketmiyor mu? Onlar barışı hakediyor. İnsanlara vereceğimiz en iyi cevap, bu kahrolası dünyadan çekip gitmemiz olacak! (Cemaat alkışlıyor)
Birinci Adam: Tamamdır hanım kardeşim! herşey bitti artık..İyi bir gün geçirdik. (Alkış)
Ikinci adam: Emri verdiğiniz takdirde hayatımızı noktalamaya hazırız!
Jones: Lütfen Tanrı aşkına hadi başlayalım. (cemaat "Baba! baba! diye tempo tutuyor)
Ucuncu adam: Babamiz bizi buralara kadar getirdi. benim seçenegim baba ile ölmek!
Jones: Serefle ölmeliyiz...Hadi! çabuk! çabuk! Ölmek bu hayatta yaşamaktan kat kat daha iyi.
Bu teyp medya'da yayınlandığında dünyada şok etkisi yaratmışdir. Külte mutlak bağlılık, şuursuzca sadakat tıpkı Jones'in müridlerinin yaptığı gibi İslam'in temel taşlarından sadece bir kaçıdir. İnananlar Allah'a ve Muhammed'e bağlılıklarını ve sadakatlerini kanıtlayabilmeleri için kendi hür iradelerinden vazgeçmeli, aileleri ve en yakınları dahil hiçbirşeyi önemsememeliler. Muhammed Kuran'da "doğru söyleyenler iseniz haydi ölümü temenni edin!(Bakara 94)" demiştir. Bir başka ayette Muhammed yine yahudilerin Allah'a bağlılıklarını kanıtlamaları için yine ölmelerini istemiştir;"Ey Yahudi akidesini benimseyenler! Bütün insanlar değil de, yalnız kendinizin Allah'ın dostları olduğunu iddia ediyorsanız, (bunda da) samimi iseniz haydi ölümü isteyin!" Cuma:6
Ortada bariz ve çok net bir şekilde görünen gerçek şudur ki, Muhammed ve Jim Jones gibi sapık düşünceli narşist kişilere göre insanların Allah'a olan bağlılıklarını kanıtlayabilmeleri için ölmeleri gerekmektedir.Jones'in tarikatına mensup müritler sürekli cezalandırılma korkusuyla yaşarlardı. Jones müritlerinin en ufak bir yanlısında onları cezalandırır ve disiplini sağlamak için hunharca dövdürürdü. Bu şekilde o çok arzuladığı itaatı sağlamaktaydı. Ayrıca müritleri arasında en ufak bir gevşekliğin ve isteksizliğin ortaya çıkmasına neden olacak tüm faktörlerin önlemini alıyordu.Müslümanlarda tıpkı Jones'in müritleri gibi tüm hayatlarını sürekli korku içinde yaşarlar. Kendileri gibi düşünmeyen insanları kendilerini en çok korkutan cehennem, şeytan gibi absürd ve batıl şeylerle korkutmaya çalışırlar. Bu korkunun nereden geldiğini anlamak için Kuran'dan sadece bir kaç ayet okumak yeterlidir. Müslümanlar kültleri ile ilgili hiç bir şeyi kafalarında sorgulayamazlar. Muhammed'in peygamberliğini veya Kuran'in ilahiliğini sorgulamaya kalkışmak, müslümanların beyinlerinin korku ile kilitlendiği ve kuyruk sokumlarına kan dolaşımının durduğu andır. Müslümanların tek korkusu sadece psikolojik değildir. Fiziksel cezalarda İslam'ın temel taşlarını oluşturan tamamlayıcı bir terbiye şeklidir. Müslüman çocuklar daha küçük yaşlarda medreselerde dayak yemeye alıştırılır ve İslam'ın kontrol mekanizmasını beyinlerine iyice kazımak için ayak bileklerine zincirler takılır. Bunun bir çok örneğini az gelişmiş, fakat İslamı gelişmiş müslüman ülkelerden çok daha iyi uygulayan Pakistan ve Afganistan gibi ülkelerde çokça görmekteyiz. Fiziksel cezalar sadece çocuklarla kalmıyor, yetişkinlerde şeriatın ön gördüğü şekilde kırbaçlanıyor ve hatta taşlanarak öldürülebiliyorlar. Muhammed ve Jim Jones gibi narsisist kişilerin, kendilerine zıt görüşlü ve karşıt fikirli insanlara tahammülü yoktur. Her ikişide müridlerinin onları eleştirmelerini ve sorgulamalarını yasaklamıştır. Muhammed kendisine karşı savaşan kişileri yalnız ona inandıkları takdirde affetmiştir..Örneğin kuzeni Ebu Sufyan..Ebu Sufyan Muhammed'in Mekke'yi ele geçireceğini önceden sezdiği için müslüman olmuş ve hatta Mekke ele geçirildikten sonra oraya Muhammed tarafından vali olarak adanmıştır. Fakat Muhammed kendisine inanmayanları ve kendisini ciddiye almayanları asla affetmemiş ve kellelerini vurdurmuştur. Yüzlerce hatta binlerce insan sırf Muhammed'e inanmadıkları ya da İslam'i terkettikleri için kellelerini kaybetmişlerdir.İşte bu yüzden Muhammed karşıt fikirli insanlara hiç bir zaman tolerans göstermedi ve o'na inanan müslümanlar hala bugün aynı geleneği sürdürmektedir. İslam ve Muhammed karşıtı konuşan insanlar teker teker susturulmaktadır. İşte bu yüzdendir ki, İslam'i terkeden bizlerin sesi duyuldukça müslümanlar gerçeği görecek, mensubu oldukları kültü ve bin yıllık yalanı sorgulama gücünü ve cesaretini kendilerinde hissedeceklerdir.Jones'in tam 6 yıl boyunca yüksek rütbeli müridlerinden biri olan ve sonradan düzembazlığın farkına varıp People's Temples'i terkeden Jeanne Mills adlı eski tarikat üyesi söyle konuşmuştur; "Kilisede kusursuz bir şekilde uygulanan önemli bir kanun vardı. Hiç kimse Jones'i eleştirmeyecek ve sorgulamayacak." Bu düşünce tarzı bugün müslümanlarda da aynı şekilde devam etmektedir. Hiç kimse Muhammed'i sorgulayamaz ve eleştiremez.Bugün İslam dininin şart koştuğu şeriat kanunun uygulandığı bir ülkede yaşayan insanlar, Muhammed veya İslam'i eleştirildikleri takdirde öldürülürler. Şayet İslami bir ülkede yaşamıyorsanız müslüman olmadığınız halde bile suikasta kurban edilebilirsiniz. Hollandalı film yapımcısı Theo Van Gogh islamda kadınların yerini anlatan bir film yapmış ve müslümanlar tarafından katledilmiştir. Ettore Caprioli, "Şeytan Ayetleri" kitabını İtalyanca'ya çevirdiği için feci şekilde yaralanmıştır. Hitoshi İgarishi, aynı kitabı Japonca'ya çevirdiği için Tokyo'da müslümanlar tarafından öldürülmüştür. William Nyagaard, aynı kitabı Norveççe'ye çevirdiği için bıçak darbeleri almış ve şans eseri hayatta kalmayı başarabilmiştir.Amac, insanların gözünde o kadar çok terör estirmektir ki, hiç kimse İslam'a karşı eleştirilerde bulunmaya cesaret edemesin. Deborah Blakey, People'ş Temples'in bir başka eski üyesi tarikatten ayrıldıkdan sonra tarikat hakkında söyle bir konuşmayı dile getirmiştir; "Jones hakkında en ufak bir anlaşmazlığı bile hainlik kabul ederdik. Her ne kadar içinde olduğum durumun yanlış olduğunu biliyordumsa da, fikir ayrılığına düşen insanların Jones'i çok sinirlendirdiklerini bildiğim için her zaman sustum."Jim Jones bayan müridleri ile sürekli cinsel ilişkiye girmekten zerre kadar çekinmemiştir. Muhammed'de aynı şekilde akrabaları ve küçük yaşta kızlarla hiçte ahlaki bulmadığımız cinsel münasebetlerde bulunmuştur. Muhammed'ın en küçük yaşta ki hanımı Aişe, Ahzab süresinin 51. ayeti indikten sonra ortada dönen düzembazlığı sezmiş ve rahatsızlığını şu şekilde dile getirmiştir;
"Bakıyorum da, senin Efendi Tanrın , yalnızca senin şeyinin keyfini yerine getirmek için koşturuyor."
Muhammed kendi gelini Zeynep ile evlenmiş, Mariye adlı cariyesi ile diğer karısı Hafsa'nın yatağında yakalanmış, daha oyuncak çağında olan 9 yaşında ki Ayşe ile evlenmiştir. Üstelik kendisine gelen vahiylerin en iyilerini Ayşe'nın yatağındayken aldığını iddia etmiştir. Hayatının son yıllarında bir gün emekleyen tatlı bir küçük bebeği görmüş ve ailesine bebek büyüyünce onunla evlenmek istediğini söylemiştir. Ne şanslı ki, küçük kız daha büyüyemeden Muhammed geberip gitmiştir. Kafirlere karşı düzenlediği baskınlarda genç kızları cariye olarak almış ve ailelerini öldürmüş ve öldürtmüştür.Burada aklımızda bir soru belirebilir. "Madem Muhammed bu kadar kötü birisi, neden insanlar onun peygamberliğine inanmakta devam ediyorlardı?" O dönemde yaşamış tüm Arapların bunca kötülüğe neden ses çıkatmadıkları bir başka sorudur. Oysa bunun nedeni de zaten korktukları içindi. Muhammed kendisi hakkında ileri geri konuşanları teker teker susturmuştur.Jones'in müridleri kendi aileleri ve en yakınları aralarında bile Jones hakkında ileri geri konuşamamışlardır. Kişinin annesine ya da babasına bile güvenirliliği yoktu. Herkes Jones'in muhbirliği görevini yapıyordu. Tarikat karşıtı her söylem ve dedikodu Jones'e bildirilirdi. Müritler Jones'e olan bağlılıklarını bu şekilde ispatlıyordu. Tıpkı Jones gibi Muhammed'in de inananları arasında ona haber ve bilgi veren adamları vardı. Tüm müslümanlar potansiyel ispiyoncu durumunda idi. Muhammed müritlerini birbirlerine karşı kullanmak ve üzerlerinde daha çok kontrol sahibi olmak için şu ayeti indirmiştir;"Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edinmeyin. İçinizden kim onları dost edinirse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir." Tevbe 23
Jim Jones müridlerine "kişiler arasındaki ailevi bağların" aslında düşmanın bir oyunu olduğunu söylemiştir. Müridlerin gerçek aileleri genetik yakınları değil, kültün içinde bulunan diğer kült üyeleriydi.Tıpkı Jim Jones gibi, Muhammed'de insanların ailevi bağlarının bazen kültün önüne bir engel olarak çıkabileceğini görmüş ve müridlerinden böyle bir durumda ailelerine bağlı kalmamalarını emretmiştir;Ankebut
8. Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini emrettik. Şâyet onlar seni, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, bu takdirde onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak bana olacaktır ve ben yapmakta olduklarınızı size haber vereceğim.
Jim Jones'u en çok sinirlendiren olay kültten ayrılanların olması idi. Jim Jones kültten ayrılanları sert bir şekilde eleştirmiş ve onları kültün içinde oluşan sorunlardan sorumlu tutmuştur.Müslümanlarda da aynı kafa yapısını görmek mümkündür.. Müslümanların en nefret ettiği kişiler dinden imandan çıkanlar, yanı kültten ayrılanlardır. Muhammed dinden çıkanlar hakkında söyle konuşmuştur;
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim de Allah'ın Resulü bulunduğuma şehadet eden kimsenin kanı, üç hal dışında helal değildir: Zina yapan dul. Cana can kısas. Dinden çıkıp cemaatten ayrılan."[1]
Jones'in karizmatik kişiliği ve güçlü konuşma kabiliyeti insanları kolayca kandırabilmesini sağlıyordu. İnsanların duymak istediği güzel vaadleri dile getirmesi, müridlerinin kalplerini fethedmesinde etkili rol oynamıştır.Tıpkı Jones gibi, Muhammed de etkili konuşma gücünün bilincinde idi. O yüzden müslüman şairlere Kuran'ı şiirsel bir dille yazdırmış, kendisini eleştiren şairleri ise teker teker öldürtmüştür. Muhammed der ki; "Beyanın bir kısmında sihir vardır"[2]
"Şurası muhakkak ki beyanda sihir vardır, şurası da muhakkak ki şiirde de hikmetler vardır" buyurdu."[3]
Übey İbnu Ka'b (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Şiirde hikmet vardır"[4]
Jones'in tarikatı "People's Temples" ortaya ilk çıktığında müridlerin çoğu toplum içinde ezilmiş zenciler, yoksullar ve hayattan umduğunu bulamamış ihtiyar kişilerden oluşmaktaydı. Bu durum, İslam'in ilk ortaya çıkışında Muhammed'in kültüne katılanları benzer bir şekilde tanımlar. Muhammed'e ilk inananlar köleler ve fakir Mekke halkıydı. Kölelere sahiplerinden kaçmalarını ve beraberinde Mekke'ye hicret etmelerini emretmiştir. Tüm müridlerine ölümden sonra harika bir hayat, bu dünyada ise zenginlik vaadlerinde bulunmuştur. Zenginlik daha sonra kervan baskıncılığı ile gerçekleşmiştir.Kaynaklar;
[1] Kaynak: Buhari, Diyat 6; Müslim, Kasame 25, (1676); Ebu Davud, Hudud 1, (4352); Tirmizi, Diyat 10, (1402)
[2] Buhari, Muhammed İsmail, Camiu's - Sahih (Sahihu'l-Buhari) Çağrı Yay. İst. 1981, Nikah, 47; Ebu Davud, Sünen, Çağrı Yay. İst. 1981, Edeb, 87[3] Ebü Dâvud, Edeb 95, (5011); Tirmizi, Edeb 63, (2848).[4] Buhârî, Edeb 90; Ebü Dâvud, Edeb 95, (5010); Tirmizî, Edeb 69, (2847); İbnu Mâce, Edeb 41, (3755).